Kuru; "Bu memleket bizim Aydın bizim!"
KÜLTÜR SANATAydın Jeoloji Mühendisleri Odası İl Temsilcisi Hasan Kuru ve yönetimi 17 Ağustos 1999 Depremi'nin yıl dönümüne gelen hafta doğal afetlerle ilgil bir basın açıklaması gerçekleştirdi.
(TMMOB) Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) Aydın İl Temsilcisi Hasan Kuru, Aydın Kızılcaköy'de bulunan Keyif Bahçesi'nde basın mensupları ile bir araya gelerek, afetleri engellemenin mümkün olduğunu ve çözüm önerilerini anlattı.Kuru; açıklamasına 17 Ağustos 1999'da kaybettiğimiz vatandaşlarımızı anarak başladı.Kuru; afetlerin önlene bilmesi için yerel yönetimlerin ve resmi kurumların ortak payda da buluşarak, birlikte hareket ederek doğal afet öncesi önlemlerin alınması ve her hangi bir doğal afet için de gerekli hazırlıkların yapılması gerektiğini vurguladı.
(TMMOB) Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) Aydın İl Temsilcisi Hasan Kuru basın açıklamasında;
"
17 Ağustos 1999'da saat 03:02'de merkez üssü Gölcük olan 7.4 büyüklüğündeki 45 saniye süren ve resmi bilgilere göre;
18.373 kişinin yaşamını yitirdiği,
23.781 kişinin yaralandığı,
505 kişinin sakat kaldığı
285.211 ev ve 42.902 işyerinin hasar gördüğü,
Gölcük depreminin ardından 22 yıl geçti.
Deprem sonrasındaki bu ağır ve yıkıcı tablo; standartsız, sağlıksız ve yasadışı yapılaşma, ranta dayalı hızlı ve niteliksiz kentleşme, gelişigüzel arazi kullanımı, bilimsel normlara uymayan yer seçimi kararları, denetimsizlik ve yasal boşlukların bir araya gelmesinin sonucudur.
Unutmayın! Deprem unutulduğu an gelir!
Fay hatlarının birçoğu yerleşim birimlerinin içinden/altından geçiyor. Aksaray, Aydın, Balıkesir, Bingöl, Bolu, Bursa, Denizli, Erzincan, Eskişehir, Erzurum, Hakkari, Hatay, İzmir, Kahramanmaraş, Kayseri, Kocaeli, Konya, Kütahya, Manisa, Muğla, Osmaniye, Sakarya, Yalova gibi kentlerimiz doğrudan fay zonları üzerinde yer almaktadır. 22 kentimiz, 80’i aşkın ilçemiz ve 502 köyümüzün altından diri fay geçmektedir. Bu fay hatları üzerinde ve etkisi altında olan yerlerde 100 binin üzerinde bina bulunmakta, yaklaşık olarak 600 bine yakın vatandaşımız yaşamaktadır.
Son yüz yirmi yıllık deprem istatistiklerine baktığımızda her altı yılda bir büyüklüğü yedi veya daha büyük bir depremin, her yıl iki adet altı veya daha büyük bir depremin Türkiye’yi etkilediği ve bu depremlerin önemli can ve mal kayıplarına neden olduğu görülmektedir.
Fay Yasası Çıkarılmalıdır!
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve yerel yönetimler tarafından yürütülen kentsel dönüşüm çalışmaları, depremlerin en fazla etkileyeceği bu bölgelerden başlamalıdır. Bunun içinde önceli olarak “Afet Kanunu” diye bilinen yasaya bir madde eklenerek fay yasasının çıkarılması ve bu bölgelerdeki riskli yapıların süratli bir şekilde yıkılarak bu bölgelerde yeniden yapı yapılmasının yasaklanması gerekmektedir.
ABD bu konu hakkındaki yasayı 1973 yılında, Avrupa ülkelerinin birçoğu ise deprem riski olmamasına rağmen benzer yasa maddelerini 1998 yılında çıkarmıştır.
Çok acil olarak ilgili bölgelerde jeolojik araştırmalar yapılarak, diri/aktif olduğu tespit edilen/edilecek olan fay hatlarında yapı yapılamaz şeklinde bir düzenlemenin yapılarak fay yasasının çıkarılmasıyla Deprem risklerinin azaltılması çalışmalarına önemli bir katkı sağlanacaktır.
Gazi Üniversitesi, Deprem Mühendisliği Öğretim üyesi Doç. Dr. Bülent ÖZMEN konuyla ilgili olarak değişik zamanlarda yaptığı açıklamalarda Meclis çatısı altında kurulması önerilen “Deprem Risklerinin Azaltılması Komisyonu”nun isminin “Afet Risklerinin Azaltılması Komisyonu” olarak değiştirilmesini önermiş, Komisyonun görevlerinin de başta deprem, sel, heyelan, yangın, kuraklık, iklim değişikliği gibi doğa ve teknoloji kaynaklı bütün afetleri kapsayacak şekilde genişletilmesinin çok daha yararlı olacağını belirtmiştir.
2021 Afet Eğitim Yılı
İçişleri Bakanlığı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) tarafından 2021 yılı Afet Eğitim Yılı olarak ilan edilmiştir.
Eğitimlerin sadece 2021 Afet Eğitim yılı ile sınırlı kalmaması, ülkemizde ve dünyada yaşanan deneyimlere bağlı olarak sürekli değişebilmesi, güncellenebilmesi, kapsamının gelişebilmesi ve sürdürülebilir olması gerekir
Eğitim konusunda uzman kişiler tarafından standartlar oluşturulmalı, “Afete Dirençli Toplum Oluşturma” “Afet Kültürü Yaratma” ya yönelik doğru eğitim ve öğretim programlarıyla birlikte oluşturulan bütünlüklü bir eylem planı kapsamında çalışmalar yürütülmelidir.
Afetleri doğal ve doğal olmayan afetler olarak ayrımının yapılması önem arz etmektedir.
Aradan geçen bunca yıla rağmen, ülkemizde deprem, sel, taşkın, heyelan, kaya ve çığ düşmesi, yangınlar, kuraklık ve susuzluk gibi doğal yada doğal olmayan olayların insan eliyle geniş çaplı afetlere dönüşmeye devam ettiği görmekteyiz.
Yıl içerisinde meydana gelen depremler, seller, taşkınlar ve yangınlar sebebiyle insanlarımızı, doğamızı ve yaşam alanlarımızı kaybettik.
Fay hatları üzerinde yapılaşmış şehirlerimiz, dere yatakları üzerine inşa edilen kentlerimizin yanı sıra, yanlış ıslah çalışmaları ve enerji projeleri, Yanlış tarımsal, sanayi ve evsel su kullanımı ve buna bağlı olarak artan su ihtiyacı, kuraklık ve havza bazlı çevre kirlilikleri problemlerini vb. sorunları ülkemizde birkaç aylık periyotlarda yaşar olduk.
AKLIN ve BİLİMİN YOKLUĞU AFETİN TA KENDİSİDİR!
Bu hususta, ülkemizin jeolojik ve coğrafi koşulları göz önüne alındığında doğal veya doğal olmayan olayların, bölgesel afet riskleri değerlendirilerek, önceden etki değerlendirmeleri modellenerek olası zararları ortaya konularak mühendislik çözümleri üretilmelidir.
Tüm doğa ve insan kaynaklı afetleri içine alan bütünleşik afet yönetim sistemini temel alan bir yaklaşımla kurumsal altyapı, kapasite ve mevzuat düzenlemeleri acilen gözden geçirilmeli, doğa kaynaklı afetlere karşı görev, yetki ve sorumlulukların açık bir şekilde belirtildiği yasal mevzuat düzenlemeleri gözden geçirilmeli ve mevcut sorunları çözecek yasalar yeniden düzenlenmelidir.
Bu konulardaki önerilerimiz;
*Dere yatakları üzerine kurulmuş yerleşim yerlerinin risk analizleri yapılmalı, risk durumlarına bağlı olarak bu yerleşim yerlerinin bir kısmı veya tamamı boşaltılmalıdır.
*Sel ve taşkınlar dikkate alındığında dere yataklarına müdahalelerden vazgeçilmeli, dere yatakları üzerindeki baraj-HES projeleri gözden geçirilmeli, şeffaf ve yeterli mühendislik proje ve afet çözümleri olmayanlara yeniden üretim izini verilmemelidir.
* Tüm akarsu Islah projeleri tekrar belli senaryolara göre değerlendirilmeli, gözden geçirilen bu senaryolar için uygun mühendislik çözümleri sunulmalıdır.
* Aktif fay zonları üzerinde yer alan baraj akslarının ve inşaat - imalat hatası söz konusu olan nehir santrallerinin kontrol ve riskleri ortadan kaldırılmalıdır.
*Heyelan ve kütle hareketleri açısından her türlü olasılıklar düşünülerek, yapılaşmalar kontrol edilmeli, alt ve üst yapıları tehdit edebilecek afet risklerine karşı süratle mühendislik çözümleri üretilmeli, afet müdahale planları hazırlanmalıdır.
*Yangınlar açısından hassas noktalar belirlenmeli, çevre temizliğine önem verilmeli, insansız hava araçlarıyla kontroller yapılmalı, mevsimsel açıdan nem ve sıcaklık gibi değerlendirmeler yapılarak bu noktalarda her türlü önlem ve afet planları önceden yapılmalıdır.
* Katılımcı su yönetim modeli oluşturulmalıdır. Bilimsel su yönetimi, ülke, şehir, havza ölçeğinde ayrı ayrı belirlenerek kurum ve kuruluşların katılımı, katkılarıyla ele alınmalıdır.
*Su havzalarımız korumalıdır. Bunu gerçekleştirebilmek için yeni bir tarım ve tarımsal su planlaması yönetimi gerekmektedir. Başta tarımsal sulama ve sanayi olmak üzere düşük su kullanımıyla yüksek gelir elde edilen ekonomik modeller tasarlanmalı ve kullanımı teşvik edilmelidir.
TMMOB JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI AYDIN İL TEMSİLCİLİĞİ SU ÇALIŞTAYI YAPMAK İSTİYOR!
Jeoloji Mühendisleri Odası Aydın İl Temsilciliği olarak yapmayı planladığımız "Su varlığı ve Sürdürülebilirliği" konulu çalıştayın Valilik, DSİ ve BŞB ASKİ genel müdürlüğü ile yapılması büyük önem arz etmektedir.
‘’Susuzluk bizi yönetmeden biz suyu yönetelim.’’ Özlem ÇERÇİOĞLU
AFET MÜZELERİ YAPILSIN
Afet farkındalığının gelecek nesillere görsel olarak anlatılabilmesinin gerekliliğini vurgulayarak, “Afet Müzeleri”nin yapılması önerisinde bulunuyoruz.
Afet müzeleri kapsamında, gerek doğal gerekse de insan eliyle gerçekleşen afetlerin (depremler, seller, hortumlar, kuraklık, yangınlar vb.) etkilerinin gelecek nesiller tarafından bilinmesini, Afeti yaşayanlar tarafından unutulmamasını amaçlayan bir öneride bulunuyoruz.
Umudumuz olan çocuklarımızın, geleceği daha sağlıklı inşa edebilmeleri için, bu müze-parklar deprem, sel, kuraklık vb. afetleri yaşamış alanlarda da oluşturulmalıdır.
TÜRKİYE JEOLOJİ KURUMU KURULMALI
ABD’ de örneği olduğu üzerine afetlerle mücadelenin kurumsal kimliğinin oluşturulması, bilimin etkin uygulanabilirliğinin sağlanabilmesi ve kurumsal çok başlılığı ortadan kaldırabilmek adına Türkiye Jeoloji (Yerbilimi) Kurumu kurulmalıdır.
MESLEK ODALARINA DAHA FAZLA SORUMLLULUK VERİLMELİ!
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Aydın İl Temsilciliği olarak kentimizin sorunları ve çözümleri adına Aydın Valiliği, Aydın Büyükşehir Belediyesi ve Belediyelerimizle çok önemli çalışmalara katkılar koyuyoruz. Bu konuda daha güzel ve kalıcı çalışmalar yapabilmek için tüm kurum ve kuruluşlardan daha fazla destek istiyoruz.
BU MEMLEKET BİZİM! AYDIN BİZİM!
Doğal ve doğal olmayan afetler başta olmak üzere kentimizi ilgilendiren ve geleceğimizi karartabilecek her türlü soruna karşı beraber hareket edebilmeli, Afetlere odaklanarak çözümler aranmalı, topyekün afetlerle mücadele edilmelidir.
Aydınımızın ruhunda ve özünde var olan Kuvayımilliye Ruhu ile afetlerle mücadeleye ihtiyacımız olduğunu biliyor, meslek odamızın bu mücadelenin her noktasında kentimizin ve halkımızın hizmetinde olduğunu bilmesini istiyoruz.
Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün söylediği "Felaket başa gelmeden evvel önleyici ve koruyucu tedbirleri düşünmek lazımdır, geldikten sonra dövünmenin yararı yoktur." sözleri rehberimiz olacaktır.
Saygılarımla" ifadelerine yer verdi
İlginizi Çekebilir