Jeotermal kaynaklar hem sağlık hem de endüstriyel amaçlı yüzyıllardır kullanılmaktadır. Özellikle 20. yüzyıldan itibaren elektrik enerjisi üretiminde kullanılmaya başlamıştır. İnsanoğlu yaşamsal faaliyetleri için sürekli doğayı kirletmektedir. Doğaya verdiği bu olumsuz etki en fazla enerji üretimi ve kullanımı alanındadır.
Gelecekte fosil yakıtların tükenebileceği ve bunların yerini yeni enerji kaynaklarının alacağı öngörülmektedir. Öngörülen bu yeni enerji kaynaklarından biri de jeotermallerdir.
Ülkemiz jeotermal enerji bakımından önemli bir potansiyel taşımaktadır. Aydın’da hali hazırda aktif bir şekilde faaliyet gösteren çok sayıda Jeotermal enerji santralleri (JES) bulunmaktadır. Bu faaliyet gösteren JES’lerin doğru kullanımı oldukça önemlidir. Jeotermal akışkanın içindeki minerallerin, toprağa ve yer altı sularına zarar vermeden yeniden deşarjı sağlanmalıdır. Hali hazırda faaliyette olan JES’ler sürekli denetlenmeli ve yerleşim yerlerine yakın olmamalıdır. Fakat ilimiz JES’ler bakımından oldukça zengin ve yerleşim yerlerine de oldukça yakındır. Geceleri oldukça yoğunlaşan çürük yumurta (hidrojen sülfür) kokusu akıllarda soru işareti bırakmaktadır.
Kurulan bu tesislerin en önemli görevi ise toprağın derinliklerinden gün yüzüne çıkardıkları buharı, suyu çevreye zarar vermeden tekrar geri deşarj etmektir. Fakat çevrecilerin gözlemlediğine göre, bu işlem oldukça maliyetli olduğundan uygun şekilde deşarjdan kaçınan bazı firmaların var olduğudur.
Aydın ilinin başlıca gelir kaynağı, tarım ve tarımsal ürünlerin işlenmesine dayalı sanayiden oluşmaktadır. Bu tarımsal ürünlerin başında zeytin ve incir gelmektedir. Bu iki tarım ürünü yöre halkının alışkanlıklarını, geleneklerini ve yaşam tarzı belirlemektedir. Son yıllarda hızlı bir şekilde yaygınlaşan JES’ler bölgenin suyuna, havasına olumsuz yönde etki etmeye başlamıştır.
Enerji hayatımızın vazgeçilmezi.. Fakat bu şekilde bilinçsiz olarak işletilmeye devam edilirse zararlarını önümüzdeki yıllarda daha da çok göreceğiz.
Yorum Yazın