Depresyon; günümüzde adını sıklıkla duyduğumuz, kendisini genellikle üzüntü, isteksizlik, halsizlik, keder ve karamsarlık gibi ruh halleri ile gösteren önemli bir durumdur. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ‘nün 2017 verilerine göre dünyada 322 milyon, günümüzde ise 350 milyon kişi depresyon ile mücadele etmektedir. 2030 yılında ise insanların en çok mücadele edeceği rahatsızlıklardan birinin depresyon olacağı öngörülmektedir.
Depresyon hakkında bilinen birçok yanlış bulunmaktadır. Bunlardan birisi de depresyonun yalnızca yetişkinleri etkilediği yönündedir. Çocuklar ve ergenler arasında depresif bozuklukların işaretleri genellikle gelişimin bir getirisi olarak görülürler ve fark edilmezler. Oysa ülkemizde ve dünyada depresyona yakalanan çocuk ve ergenlerin sayısı azımsanmayacak bir düzeye gelmiştir. Depresyonun teşhisi ve müdahalesinde gecikme yaşanması veya bu durumun dikkate alınmaması ileride çocuklarda majör depresif bozukluk, düşük akademik başarı,arkadaşlarıyla ilişkilerde zorluklar, bilinçli olarak kendine zarar verme ve intihar riskini artırmaktadır.
Çocuk ve ergenlerde görülen depresyonun genetik ve psiko-sosyal etmenler başta olmak üzere birçok nedeni bulunuyor. Bunlardan bahsedecek olursak; sosyal desteğin olmayışı, boşanma, geniş aile, alkol madde bağımlılığı, cinsel olarak kötüye kullanım, meydana gelen ani değişiklikler, yeni bir kardeşin doğması, sevilen birinin kaybı, sürekli taşınmalar, yer değiştirmeler, aile içi kavgalar, cinsel taciz, fiziksek şiddet, hakaret ve aşağılanma, duygusal bir ilişkinin sona ermesi, okul başarısızlığı, cezalandırılma korkusu, ebeveynden birinin ölümü, ayrılıklar, reddedilme, boşanmalar, evlatlık olarak verilme, ebeveynden birisinin benzer depresif özellikler taşıması, çocuk eğitiminde sergilenen gereksiz ve katı tutumlar, hastaneye kaldırılmak ve faaliyetlerin sınırlandırılmasına sebep olan yaralanma veya fiziksel hastalık, alışıla gelmiş çevrenin, utanç, suçluluk duygusu veya insan içine çıkamayacak duygulara sahip olma, kişisel beklentileri gerçekleştirmede başarısızlık, aile veya akrabalarda bulunan depresyon geçmişi gibi nedenler sıralanabilir.
Çocuk ve ergenlerde görülen depresyon yetişkinlerde görülen depresyondan farklılık gösterebilir. Buradaki en önemli farklılık, çocuk ve ergenlerde depresyonun fark edilme zorluğundan gelir. Özellikle daha küçük yaşlardaki çocuklar görüşme öncesinde normal ve sakin bir görünüm sergiledikleri ve sözel ifade kabiliyetleri yeterli düzeyde gelişmediği için teşhis zorlaşmaktadır. Ergenlerde gözlenen güçlük ise; belirtilerin gelişim dönemine atfedilmesiyle birlikte sıra dışı bir davranış sergilediklerinde teşhis edilebilmektedirler. Bunlarla birlikte depresyon öznelliği olan bir durumdur. Yani belirtileri ve şiddeti kişiden kişiye farklılık gösterir. Aynı durum, çocuk ve ergenler için de geçerlidir; okul öncesi, ilkokul ve ergenlik döneminde gözlenen belirtiler birbirinden farklılık gösterir:
Okul Öncesi Dönem: uyku bozuklukları, gece korkuları, iştahta bozulmalar (kilo alamama veya fazla kilo artışı, yeme bozuklukları vb.), ilgisizlik gibi durumlarla ortaya çıkar. Bu dönemde çocukların sözel ifade düzeyi yeteri kadar gelişmediği için vücut dilleri ve yüz ifadeleri, oynadıkları oyunlar önem taşır.
İlkokul Dönemi: Azalan sosyal aktivite, ilgisizlik, huzursuzluk, okula karşı fobiye varan tutumlar, intihar düşünceleri, uyku bozuklukları,akademik başarısızlıklar, ilgi ve etkinliklerde azalma, dikkatini toplayamama, enürezis (idrar kaçırma), enkoprezis (dışkı kaçırma) gibi bozukluklar, baş ve karın ağrıları gibi somatik yakınmalar ve üzüntü hissi bu dönemde gözlenen depresyon belirtileri olabilir. Bu dönemde çocuğun kendisinden de bilgi alınabilir. Çocuklar aileleriyle konuşurken doğrudan veya dolaylı olarak üzüntü ve intihar düşüncelerinden bahsetme eğilimi de taşırlar. Çocuktan alınan bilgilerle birlikte aile ile görüşmek de birincil önem taşır.
Ergenlik Dönemi: Yetişkin depresyonunda gözlenen belirtilere en çok benzerlik ergenlik dönemi belirtilerinde gözlenir. Ergen depresyonunun ilk kez madde kullanımı ile başvurması mümkündür. Ergenler, içinde bulundukları gelişim dönemi nedeniyle ani gelişen duygu, düşünce ve davranış değişimleri yaşarlar. Depresyon bu değişimlerin hızını daha da artırabildiği gibi, yetişkinlerdeki duruma benzer şekilde; sosyal geri çekilme, ilgi ve etkinlikte azalma, arkadaş ilişkilerinde bozulma, okul başarısında düşme, okul ve evden kaçma, madde ve alkol kullanma eğilimi ile intihar düşünce ve girişimleri şeklinde düşüşlere veya gerilemelere de neden olabilir.
Depresyon, hangi yaş ve gelişim döneminde yaşanıyor olursa olsun ihmal edilmemesi gereken, ruh sağlığı uzmanı olsun veya olmasın herkesin bilinçlenmesi gerektiği ciddi bir rahatsızlıktır. Erken teşhis ve müdahale birincil önem taşır. Bu nedenle yukarıda sayılan belirtilerin gözlenmesi halinde gecikmeden bir ruh sağlığı uzmanına başvurulmalıdır.
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!
KAYNAKÇA:
Şar, H. A.(2008).Son çocukluk çağı depresyonlarının (7-11 yaş) bazı değişkenler açısından incelenmesi. SAÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 15, 1-15.
Tamar, M. ve Özbaran, B.( 2004). Çocuk ve ergenlerde depresyon. Klinik Psikiyatri Dergisi, 2, 84-92.
https://www.cadempsikoloji.com/calisma-alani/4-cocuk-danismanligi/59-cocukluk-cagi-depresyonu
https://kaynakpsikoterapi.com/klinik-depresyon-ve-tedavisi-2/?gclid=EAIaIQobChMI3-Hd99jn8gIVied3Ch229QBwEAAYASAAEgIx-PD_BwE
Facebook Yorum
Yorum Yazın