Kadınlarımızın, kızlarımızın şiddet ve cinayet kurbanı olmaları üzerine devam ediyoruz.
Geçen yazımda dikkatimi çeken iki noktaya değinmiştim. Bugün üçüncüsüne değineceğim.
Öyle zannediyorum ki toplum olarak şiddetin de cinayetin altında yatan temel neden ekonomik. Elbet bu tek başına yeterli değil, ama oldukça önemli.
Aile içi şiddetin temelinde ekonomik sıkıntılar var. Cinnet geçirmeler, aile bireylerini öldürmeler incelendiğinde altından aslında paraya dayalı dramlar çıkıyor. Baba evine ekmek götüremiyor, çocuklarının istediğini alamıyor; anne evde bir şey bulamıyor, eşiyle tartışıyor. Bunlar zaman içinde büyük sıkıntılara, çıkmazlara yol açıyor.
Özellikle toplumun yoksul kesiminden batıdaki şehirlere üniversite öğrenicisi olarak gelen genç kızlar karşılaştıkları tablolar karşısında kendi içlerinde çatışmalar yaşıyorlar. Ekonomik gücü zayıf genç kızlarımız, ekonomik durumu iyi olan genç kızlarımızın nasıl yaşadığını görüyor ve ben neden onun gibi yaşayamıyorum çelişkisine düşüyor. Sonra da kendisini o gördüğü ve imrendiği kızlar gibi yaşatacak paralı insanlarla birtakım duygusal ilişkilere girmekte bir sakınca görmüyor. Film tam da burada kopuyor.
Gelir dağılımındaki dengesizlik, toplumdaki bireyler arasında var olan ekonomik uçurumlar insanları istemedikleri tercihlere yönlendirebiliyor. Sonuçlarını yine gelir düzeyi düşük, yoksul ailelerin kızları üstleniyor. Tabloya daha bütüncül baktığımızda gördüğümüz şu:
Toplum olarak suçluyuz. Yöneticiler olarak suçluyuz. İktidar olarak suçluyuz. İnsanımıza yeterince değer versek, çalıştığının karşılığını versek, ülkenin gelirlerini adil bir biçimde paylaşsak acaba genç kızlarımızın tercihleri değişir mi?
Bunun üstüne düşünün derim.
İyi haftalar, keyifli okumalar diliyorum.
Facebook Yorum
Yorum Yazın