Türk Ceza Kanunun 134. maddesinde düzenlenen “Özel Hayatın Gizliliğini İhlal” suçu kanun metninde “(1) Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır. (2) Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.” şeklinde ifade edilmiştir.
Bahsi geçen maddede ifade edilen özel hayat kavramı, kişilerin kamuya kapalı alanlarda olup sadece kendi ilgi alanında bulunan veya sınırlı bir çevreyi kapsamasını istedikleri hareketlerini içeren hayatıdır. Kişinin herkesin bilmediği ancak kendi istediğinde başkalarına açıkladığı, tamamen kendisine özel yaşam şekli ve bilgilerinin tamamını içerir. Bu nedenle kişinin kamuya açık alanda bulunması, bu alandaki her görüntü veya sesinin dinlenilmesine, izlenilmesine veya kaydedilmesi ile elde bulundurulmasına rıza gösterdiği anlamına gelmez. Bu sebeple, ne şekilde olursa olsun kişinin özel alanlarına girilmesi, ifşa edilmesi özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturacaktır. Örneğin; kişinin özel eşyalarının karıştırılması, evinin veya odasının gizlice gözetlenmesi bu suça vücut verir.
Türk Ceza Kanununun 134. maddesinin 1. fıkrasının ilk cümlesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun oluşabilmesi içi ihlal edilen kişilik alanının kaydedilmesi gerekmeyip çıplak gözle seyredilmesi ya da özel hayat kapsamına giren seslerin, anlaşılmaz olsa dahi gizlice dinlenilmesi yeterlidir.
Türk Ceza Kanununun 134. maddesinin 1. fıkrasının ikinci cümlesinde bir özel hayat alanına ilişkin görüntü veya sesin kaydedilmesi düzenlenmiştir. Kaydedilmiş ses veya görüntünün anlaşılabilir olup olmadığı önemli değildir, kanun gizlice kaydetmenin suçun oluşmasına yeterli olduğunu belirtmiştir.
Türk Ceza Kanununun 134. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen suçun oluşabilmesi için ise kişinin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesin hukuka uygun olarak elde edilmiş olsa dahi ilgili kişinin rızası olmadan paylaşılması, kamuoyuna duyurulması yeterlidir ancak burada suçun oluşabilmesi için ilgili kişinin kaydedilen ses veya görüntüsü anlaşılabilir olmalıdır.
Bir kimsenin açık alandaki alelade resimlerinin sık sık çekilmesi halinde özel hayatın gizliliğini ihlal suçu oluşmasa da, TCK md. 123’te tanımlanan “kişilerin huzur ve sükununu bozma” suçu oluşabilir (Y12CD-K:2012/5809).
Herkes ayrımsız özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun mağduru olabilir. Gerçekten, bir okul çocuğunun, oyun çocuğunun, akıl hastası bir kimsenin vs. izlenmesi, muhtemel veya muhakkak bir zararı önlemeye matuf olmadıkça, özel hayatın gizliliğinin ihlalidir. Suçların takibi şikâyete bağlıdır ( TCK. m. 139 ). İlk fıkrada düzenlenen özel hayat alanlarının kaydedilmeyip sadece izlendiği hallerde suçun cezası bir yıl ile üç yıl arasında düzenlenmiş olup ikinci fıkradaki gibi kişinin rızası olmadan paylaşma halinde ise ceza iki yıl ile beş yıl arasında düzenlenmiştir.
(Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar (Prof. Dr. Zeki Hafızoğulları, Doç.Dr. Muharrem Özen)
Facebook Yorum
Yorum Yazın