Sevgili Aydın Kritik okuyucuları geçtiğimiz Cumartesi (22 Mayıs) Dünya Biyoçeşitlilik günü sosyal platformda oldukça fazla kutlandı. Bu ulusal anlamda kutlanan gün nedir biraz buna değinelim dedim bu hafta.
1992 yılında gerçekleştirilen Rio Zirvesi’nde Birleşmiş Milletler (BM) Biyoçeşitlilik sözleşmesi kabul edilmiş olup, Ülkemizde ise 1997 yılında ancak yürürlüğe girmiştir. Bu ender sözleşme, genetik kaynaklar, uluslararası bir anlaşmada bağlacı hüküm ve yükümlülükleri ele alan ilk anlaşma özelliği taşımaktadır.
Sözleşmede; biyolojik çeşitliliğin ve kaynakların korunması, sürdürülebilirliği, kullanımı ve genetik kaynaklardan sağlanan faydaların eşit paylaşımı vurgulamaktadır. İnsanoğlunun başta gıda olmak üzere temel ihtiyaçlarını karşılanmasında önemli bir yeri olan canlı kaynakların temeli sahip olduğumuz biyolojik çeşitliliktir. Gıda ve tarım için son derecede önem taşıyan ve giderek azalan canlı kaynaklarımız, günümüzde bir ülkenin sahip olduğu en önemli avantajlar arasında yer almaktadır. Dünyamızın tarım yapılabilecek alanlarını ve temiz su kaynaklarını hızlı bir şekilde tüketmekte ve yok etmekteyiz. Bu doğal kaynakları olumsuz yönde etkileyen en önemli etken tabii ki biz insanoğlu. Ülkemiz ise Biyoçeşitlilik bakımından oldukça zengindir. Bu zenginliğin sebebi üç biyocoğrafik alanın (avrupa-Sibirya, İran-Turan ve Akdeniz) içerisinde yer almasından kaynaklıdır. Bulunduğu alan ile ülkemiz tür, genetik ve ekosistem çeşitliliği bakımından oldukça önemli bir yere sahiptir. Bize düşen en önemli görev ise bu genetik çeşitliliğin önemini anlamak, gelecek kuşağa aktarmak ve korumaktır.
Doğa ile uyumlu bir gelecek temennisiyle..