Yazımın başlığında belirttiğim gibi ona en güzel yakışan tanımlama, çınar olmak. Kökleri Aydın’ın tiyatro sevgisi ile cumhuriyetin ilk dönemlerinde yakılmış aydınlanma meşalesinin ortaya çıkardığı dallardan birisi Yalçın Dinçer. Köklerinden aldığı birikimi tiyatro yaşamına ve hayatına yansıtarak bir çınar haline gelen amansız bir tiyatro savaşçısı… 1945 yılında Aydın’ın Çine ilçesinde doğan Dinçer’in babası Ali Rıza Dinçer’de tiyatro sevdalısı bir Cumhuriyet yurttaşı. Halkevlerinde birçok tiyatro çalışmasını hazırlayanların başında gelen bir isim. Çine’de bir sonraki kuşak içerisine dahil olan, “İstiklal”, “Şair Evlenmesi” gibi oyunlarda aldığı rollerle dikkat çeken ve seyircinin hayranlığını kazanan isim ise; ileride Türk tiyatrosunun köşe taşlarından biri olacak olan genç Şükran Güngör. İşte Anadolu’da küçük bir ilçe olan Çine’de Dinçer’den önceki kuşaklar gelecek nesillere büyük bir miras bırakmıştır. Dinçer ve arkadaşları Haziran 1959’da Şükran Güngör’ün desteği ile tiyatro yolculuklarının ilk tiyatro ekibini kurarlar. Halkevleri ile yakılan meşaleyi her ne kadar hakim siyasal iktidarlar kapatarak engellese de Dinçer gibiler, devraldıkları bayrağı taşıyan birer öncü olmuşlar. Kurduğu tiyatro ekibiyle, oyunlardan elde ettikleri gelirle Çine’de yapılan okul binasına katkıda bulunabilecek kadar yurdunu ve halkını seven Dinçer için tiyatro, toplumsal yaşamın içinde bir vazgeçilmezdi. Daha sonra lisede yer aldığı tiyatro toplulukları ile çalışmasını sürdürdükten sonra kendi amatör ekibiyle, “Bir ilan Hatası”, “İhtiyar Kız”, “Parlayan Süngü”, “Hancı ile Yolcu”,”Pusuda” ve “Ay Doğarken” adlı oyunları sahneler. Üniversite yaşamı boyunca İstanbul’da eczacılık eğitimi alan Dinçer -ileride yaptığı meslek her ne kadar eczacılık olsa da- tiyatrodan hiçbir zaman kopmayarak çalışmalarını sürdürmüştür. Hatta zaman zaman eczacılık bir hobi; tiyatro ise onun için yaşam biçimi haline gelmiştir. İstanbul’daki yılları boyunca dönemin zengin kültürel atmosferinden yararlanan Dinçer, birçok oyun izleyerek tiyatroya olan ilgisini ve bilgisini geliştirme fırsatı bulmuştur. Üniversite eğitimi sonrası Aydın’a dönen Dinçer tiyatroya kaldığı yerden bu sefer daha bilgili bir şekilde devam eder. 1973 yılında Avukat Zeki Özturanlı’nın yazdığı dönemin önemli oyunlarından birisi olan “Batak Göl”ü sahneler. Hemen arkasından öğretmen dostu, şair-yazar Ali Rıza Ertan ile beraber Turan Oflazoğlu’nun “Deli İbrahim” adlı oyununu sahneye koyarlar. Dinçer oyunun dramaturgisini üstlenir. Bu oyun Çine’de seyirciler tarafından çok beğenilir. O sıralarda oyunda görev alan iki genç isim ilerleyen dönemlerde hem mesleklerinde hem de siyasette ülkeye büyük hizmetleri geçecek olan Sayın Mehmet Fatih Atay ve Sayın Yüksel Yalova’dır. Kadrosunda nice değerli ismin bulunduğu “Deli İbrahim”in bir oyuncusu da şimdilerde eserleri ile Türk edebiyatının önemli isimlerinden biri olan Ahmet Zeki Muslu’dur.
Dinçer, Ankara Sanat Tiyatrosu’nda izleyip hayran kaldığı “Bir Delinin Hatıra Defteri” oyununu sahnelemek için kolları sıvar. Titiz bir ayrıntı çalışmasına girerek rolü çözümlemeye çalışır. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne giderek gözlem yoluyla bazı hastaları inceler. Dekor, kostüm ve ışık çalışmalarını da kendisi hazırlar ve 1973 tarihinde oyunu perdeye taşır.
Arkadaşlarıyla birlikte 12 Eylül döneminde tiyatroya zorunlu olarak ara verirler. Tiyatroyu o kadar çok özler ki, biran evvel yeni oyunlara başlamak konusunda yalnız kalır. “Euridice’nin Elleri” adlı oyunu sahnelemek için yine kolları sıvar. Ankara’ya giderek Cüneyt Gökçer’in sahneye koyduğu Bozkurt Kuruç’un oynadığı oyunu izler; ve hayalleri gerçek olur. Oyunu 1982 yılının 27 Mart Dünya Tiyatro Gününde Çine’de kendisi sahneye koyar ve oynar. Yalçın Dinçer’i ne 12 Eylül darbesi ne de başka bir yoksunluk durduramaz. 1984’te kendisinin uyarladığı “Orhan Veli”nin penceresinden dünyaya bakışını tiyatral olarak sahneye taşıyarak “Orhan Veli” adlı tek kişilik oyunda yer alır. 1985 yılında David W. Rinsesl’in “Savunma” adlı tek kişilik oyununu sahneye koyar ve oynar. 1986 yılında, arkadaşları ile beraber önemli bir tiyatro klasiği haline gelen Arthur Miller’ın “Bedel” adlı oyununu sahneye koyarak yine Çineli tiyatroseverlere unutulmaz bir tiyatro keyfi sunarlar.
1990’da Karl Wittlinger’in yazdığı “Samanyolu” oyununu önce Yüksel Yalova’nın rejisiyle daha sonra kendi rejisiyle sahneye koyar.
Tiyatro alanında Anadolu’da aydınlanma meşalesini kuşaktan kuşağa sürdüren Çine’de -Yalçın Dinçer ve dostlarının çabasıyla- 1995 yılında belediyenin sinema salonu onarılarak bir kültür merkezine dönüştürülür ve Çine Belediyesi Şehir Tiyatrosu kurulur.
Yalçın Dinçer Çine Şehir Tiyatrosu kurulduktan hemen sonra büyük bir gece tertipleyerek, Çine’de tiyatro sanatını var eden ustalara ve hayatta kalan yakınlarına ödüller vererek onları onurlandırır. Daha sonra mücadelesi durmak bilemeden sürdüren Dinçer ve arkadaşları birçok bürokratik engeli aşarak, Çine’ye toplamda iki tiyatro salonu ve bir oda tiyatrosu kazandırırlar.
Daha sonra işleri nedeniyle Aydın kent merkezine taşınan Dinçer burada da tiyatro çalışmalarına devam ederek, bir grup tiyatro sevdalısı ile beraber “Aydın Tiyatro Ltd Şti” adlı bir şirketle Aydın’ın ilk özel tiyatrosunu kurarlar. Ve perdelerini Güner Sümer’in “Yarın Cumartesi” adlı oyunu ile açar ve hemen arkasından Necati Cumalı’nın “Derya Gülü”nü sahneye koyarak Aydın’da yerleşik bir tiyatronun ilk temelini atarlar.
Yüksel Yalova’nın önerisiyle Aydın Belediyesi Şehir Tiyatrosu’nu kurmaya karar verirler. 16 Haziran 1999 tarihinde Yalçın Dinçer’in Genel Sanat Yönetmenliğinde Şehir Tiyatrosu resmen kurulur. Kuruluş aşamasında Haldun Marlalı ve Hidayet Sayın Aydın’a gelerek katkıda bulunurlar. Tiyatronun kurulması ile beraber Dinçer’in en önem verdiği konulardan biri olan çocuk tiyatrosu etkinlikleri başlar. Şuan Aydın’da yetişkin hayata adım atan birçok genç Aydın Belediyesi Şehir Tiyatrosu’nun Yalçın Dinçer gibi öncülerle başlattığı çocuk oyunlarını izleyerek büyüdüler.
Mücadelesini kente sadece oyun sahneleyerek değil, kalıcı tiyatro sahneleri yapılması konusunda da sürdüren Dinçer, “Yıldız Kenter- Şükran Güngör Sahnesi”nin ve Aydın Kültür Merkezi Hidayet Sayın Salonu’nun yapılması için elinden gelen desteği sunanların en başında gelir.
Uzun yıllar ABŞT bünyesinde idari ve sanatsal birçok görev üstlenen Dinçer’in ABŞT’ye kattıkları saymakla bitmez.
Aydın Sanat Etkinlikleri Merkezi Derneği onur üyesi olan Yalçın Dinçer adına Yönbilgi Akademi işbirliğinde, genç girişimci Şükrü Turan Ergün’ün öncülüğünde bir oda tiyatrosu açıldı. Efeler Belediye Başkanı Sayın Mehmet Fatih Atay’ında katıldığı açılış töreninde duygu dolu anlar yaşanmıştı. Yalçın Dinçer’in yaşarken gördüğü ve çok mutlu oldu bu değerbilirlikten ötürü emeği geçenlere ve destek olanlara yürekten teşekkürü bir borç biliyorum.
Efeler Belediyesi Kültür Yayınları tarafından bu yıl yayımlanan “Perdenin Arkası” adlı kitabında Dinçer, yaşamında önemli yerler edinen, siyaset, kültür ve sanat yaşamından portreleri kaleme aldı. Bu çalışmasının kitap haline getirilmiş olmasından dolayı Efeler Belediyesine ve belediye başkanı Sayın Mehmet Fatih Atay’a şükranlarını sunmuştu.
Her ne kadar sanat hayatını noktaladığını söylese de son yıllarında boş durmamış Başak Kent Tiyatrosu’nun kurucu genel sanat yönetmenliğini üstlenmişti.
Efeler Belediyesi tarafından kurulan şehir tiyatrosuna da her zaman destek olan, tecrübelerini aktaran ustamız, abimiz, hocamız Yalçın Dinçer’i geçtiğimiz günlerde sonsuzluğa uğurladık.
Aydın’da tiyatro ile ilgilenen birçok genç insana yardım eden, çevresinde tiyatro sevgisini yaşatmak için tüm enerjisini harcayan bir Çınar Yalçın Dinçer… Onun bu kente kattıklarını anlatmak için bir yazı değil belki de bir tez çalışması, kitaplar ve belgeseller gerekir.
Bizler Aydın’da tiyatro sanatını sürdürüyorsak; Aydınlılar hala perde açan şehir tiyatrolarına sahiplerse; bunun en önde gelen isimlerinden birisi hiç şüphesiz Yalçın Dinçer’dir.
Teşekkür ederiz Yalçın Dinçer… Sanata, tiyatroya, Aydın’a ve bizlere kattıkların için…
Seni çok ama çok özleyeceğiz…
.
Facebook Yorum
Yorum Yazın