Kentleri yaşayan bir organizma olarak düşünmeliyiz ve buna göre ele almalıyız. Nitekim tarihsel süreçte kentlerin 10.000 yıldan daha az bir süre içerisinde oluştuğu bilinmektedir. İlk kentler doğal olarak küçüktü; belki de yerleşik köy ve kasabalardan çok az farklılık gösteriyordu. Bu kentlerin boyutlarının küçük olmasının görünür nedeni, tarımsal verimliliğin düşük olmasıydı. Kentlerin oluşumu, devamında büyük miktarlarda tarımsal ihtiyaç meydana getirmiştir. Tarımsal ihtiyaçların giderilmesi ve yaygınlaşması kentlerin gelişmesine yol açmıştır. Bundan dolayı kentlerin gelişmesinin ana sebebi tarımsal üretimin sürekliliğinin sağlanması ile olmuştur.
Kentler ilk ortaya çıktıkları tarihten itibaren büyük bir değişim geçirmişlerdir. Bu tarihsel gelişim süreci içinde kentler, kent kavramı ile beraber uygarlık da büyük bir dönüşüm yaşamıştır. Kentlerin dönüşümü ile insanoğlunun dönüşümü içiçe ve birbirini besleyen süreçler halinde meydana gelmiş, tarih boyunca da kültür ve uygarlıkların doğduğu, geliştiği ve çeşitli etmenlerle birlikte bu varlığı etkileyen yeni vasıflı veya vasıfsız mekânlar oluşturmuştur. Özellikle Dünyada 1900’lü yıllardan sonra yaşanan hızlı değişim ve dönüşüm sürecinin önemli sonuçları ortaya çıkmaktadır. Küreselleşme olarak adlandırdığımız bu değişim ve dönüşüm hareketinin sonuçları günümüz kentlerinde ekonomik, siyasi ve sosyo-kültürel boyutlarına yön veren temel aktör konumuna gelmiştir. Özellikle teknoloji ve iletişimde yaşanan baş döndürücü gelişmelerin sonucu olan küreselleşme ile birlikte ekonomik, siyasal ve sosyo-kültürel bir dönüşüm yaşanmaktadır.
Bu dönüşüm sürecinde bir yandan ulus üstü kavram ve kurumlara vurgu yapılarak dünyanın bir “küresel köye” dönüşeceği ifade edilmekte, diğer taraftan yerel kültürlere, değerlere, hak ve özgürlüklere vurgu yapılmaktadır. Bu bir yandan uluslararası kuruluşları, bölgesel ekonomik ve siyasi birlikleri (AB gibi) ve büyük sermaye şirketlerini ön plana çıkartırken, diğer taraftan yerelliğe yapılan vurgu sonucu yerel kültürleri, etnik kimlikleri, farklılık algılarını ortaya çıkaran bu süreçte özellikle bazı büyük ve ticarete uygun kentler devletlerden daha fazla ön plana çıkmaya başlamıştır. Dolayısı ile günümüz dünya ekonomik ve siyasal sistemini yönlendiren temel birimler kentlerdir. Dünyanın belli başlı kentlerinde alınan kararlar, tüm dünyayı etkilemektedir. Bu süreçte kentlerin anlam ve önemini kaybetmeyeceğini, hatta etkinliklerini daha da artıracaklarını ifade edebiliriz. Sonuç olarak kentler; dönüşüme uğrayarak varlığını sürdürmeye devam edecektir.
Facebook Yorum
Yorum Yazın