Yeni araştırmalarla birlikte yaş aralığı 11-22/24 arasında tanımlanan ergenlik dönemi insan yaşamının en önemli ve kritik dönemlerinden birini oluşturur. Çocukluktan ayrılmanın sancısı ve yetişkin yaşamının karmaşası arasında kalan ergenlik dönemi birçok fırtınayı da içinde barındırır. Bu fırtınalardan en önemli ve kritik olanlarından biri cinsel gelişim alanında yaşanır. Çocuk ve ergenlerle cinselliğin ve cinsel gelişimin konuşulmasının ülkemizde ‘’tabu’’ durumunda olması gençlerin bu konuda yaşadıkları kafa karışıklıklarını artırabildikleri gibi sağlıksız bilgi edinmelerine de yol açabiliyor. Bu da, gençlerimizi ve çocukları ihmal ve istismara daha açık hale getirebiliyor ne yazık ki…
Peki nedir bu konuşmaya korkulan, ‘’tabu’’ sayılan cinsel gelişim? Gelin birlikte bir göz atalım!
Ergenlik döneminde cinsel gelişimin bir tanımını yapmamız gerekirse; çocukluk döneminin olgunlaşmamış durumundan yetişkinlik döneminin cinsel olgunluğuna bir geçiş dönemidir diyebiliriz. Ergenlik döneminde cinsel gelişim birincil cinsiyet özellikleri ve ikincil cinsiyet özellikleri olmak üzere iki ayrı ama birbiri ile ilişkili özelliği barındırır. Bu dönemde, kızlarda adet görme, göğüslerin büyümesi ve kalçaların genişlemesi, erkeklerde ise sesin kalınlaşması, bıyık ve sakalların çıkmaya başlaması gibi cinsel içerikli fizyolojik gelişmeler görülür. Bu gelişmeler birincil cinsiyet özelliklerini oluşturur. Bu dönemde ergenler bedenleri ve bedenlerinde meydana gelen değişiklikler ile daha fazla ilgilenmeye başlar bu nedenle ergenlere fiziksel görünüşleri hakkında yorumlarda bulunurken daha hassas ve duyarlı olmak gerekmektedir.
İkincil cinsiyet özellikleri dediğimiz durum ise doğrudan fizyolojik ve biyolojik gelişmeler olarak gözlenmeyen fakat etkisinin gözlendiği diğer gelişmelerdir. Çevre, iklim vb. koşullara göre değişebilmekle birlikte ergenlik döneminde fizyolojik gelişmelerin en yoğun yaşandığı dönem 12-16 yaş arasıdır. Bu dönemde ergen bilişsel gelişimine de paralel olarak içinde bulunduğu kültürün değerleriyle hem bir çatışma hem de bir benimseme ve kendini bu kültüre göre şekillendirme çabası içerisinde kalır. İşte bu durum, ergenin bedeni ve beden algısı üzerinde çok etkilidir. Ayrıca, televizyondaki reklamlarda tavsiye edilen vücut ölçüleri ve tanınmış sanatçıların tipleri de ergenin bu ideal beden imgesini etkileyen faktörler arasında değerlendirilebilir.
Bu dönemde kız ve erkek ilişkileri de farklı bir boyut alabilir. Bebeklik ve çocukluk döneminde ilgi objesi anne iken ergenlik dönemi ile bu durum karşı cins arkadaş olarak değişir. Ergenliğe giriş ile kız ergenler erkek ergenlerin ilgi ve dikkatini üstlerine çekmeye çalışabilir. Ergenliğin başlarında erkek ergenler bu ilgiye daha pasif yaklaşırlarken 1-2 yıl içerisinde erkek ergenlerin de benzer istek çabaların içerisine girdiği görülebilir. Bu dönemin daha yumuşak geçişlerle atlatılabilmesi için ailelerin bu dönemin olağan bir özelliği olduğunu, tüm kültürlerde bulunan ortak bir durum olduğunu bilmesi ve ergeni olumsuzluğa itecek her türlü tepkiden kaçınarak hassasiyetle yaklaşması gerekir.
Ergenlerin cinsel olgunluğa erişme yaşı ve zamanı ergenin içinde yaşadığı ülke ve toplumun özellikleri, aile yapısı, cinselliğe bakış açısı gibi birçok faktöre göre değişebilir. Cinsel olgunluğa erken ulaşan kız ergenlerde bazı yasak ve kısıtlamalarla karşılaşıp, ailelerinin sıkı kontrolüne girerek ya da kaldıramayacakları sorumlulukları almak durumunda kalarak sıkıntı yaşayabilirler. Erken gelişen erkek ergenler ise daha avantajlıdır diyebiliriz. Cinsel olgunluğa erken ulaşan erkek ergenler toplum, çevre ve arkadaşları tarafından daha çok onaylanabilir ve kabul görebilir.
Cinsel olgunluğa geç ulaşan ergenlerde ise genç ailesi ve çevresi tarafından ‘’kendilerine muhtaç’’ olarak algılanabilir, özellikle erkek ergenlerde bu durum arkadaş çevresinden dışlanma, kabul edilmek için zararlı madde kullanımına kadar uzanan bir durum yaratabilir. Bununla birlikte ergenin olumsuz bir benlik algısı geliştirdiği de gözlenebilir.
Peki ergenlik döneminde cinsel gelişim esnasında çocuklarımıza nasıl yardımcı olmalıyız? Öncelikle şunu unutmamalıyız ki, bebeklik ve çocukluk gibi ergenlik dönemi de bireyin hayatındaki en önemli dönemlerden biridir. Ergenlik döneminde cinsel gelişimin sağlıklı ve başarılı bir şekilde atlatılması bireyin olumlu bir benlik algısı oluşturabilmesi, kimlik kazanımı sağlaması ve stres ile başa çıkabilme becerileri gibi birçok kazanımı elde etmesini sağlar. Çocuk ve ebeveyn arasında güvene ve sevgiye dayalı bir ilişki varsa ve çocuk yargılanmayacağını bildiği bir ortamda büyüyor ise bu dönemde karşılaştığı sorunlar ve merak ettikleri hakkında ailesi ile daha rahat konuşacaktır. Bu durum, çocuğun internet ortamından veya diğer bilgi kaynaklarından sağlıksız bilgiler edinmesini de engeller.
Cinsel gelişimin temeli çok daha küçük yaşlardan itibaren atılır. Çocuklara yaşları ve gelişim dönemi baz alınarak ihtiyacı doğrultusunda verilen doğru, sağlıklı ve yeterli bilgiler çocuğun ergenlik dönemi cinsel gelişimine oldukça fazla katkı sağlayacak, bu dönemin de rahat geçişlerle atlatılmasına yardımcı olacaktır.
En sık görülen durumlardan birisi de çocukların ergenlik dönemi ve değişimleri hakkında bir hazırbulunuşluktan yoksun olmasıdır. Gençlerin bu dönemdeki hızlı biyolojik ve cinsel kaynaklı duygusal ve bedensel değişikliklere hazırlanmış olmaları, cinsel kimliklerini kazanmalarını kolaylaştıracaktır.
Bazı ergenlerde meydana gelen değişiklikler nedeniyle korku, kaygı veya çekingenlik gözlenebilir. Bu durumda ergene korkulacak veya utanılacak bir durum olmadığı, meydana gelen değişimlerin arkadaşlık kurmasına bir engel teşkil etmediği hakkında rahatlatılmalıdır.
Adet öncesi ve sonrası dönemde kız ergenler birtakım sorunlar yaşayabilmektedir. 3-4 gün öncesinden ağrı eşiğinde azalma, huzursuzluk, uykusuzluk, sinir, tahammülsüzlük olarak kendisini gösteren ve adet döngüsünden 3-4 gün sonra gözlenmeyen durumlar ergenin sorun yaşamasına sebep olabilir. Bu nedenle ‘’premensturel sendrom’’ hakkında bilgi sahibi olmak ve ergeni de bu konuda bilinçlendirmek önemlidir.
Hormon dengesinin tam olarak sağlanamaması ve cinsel eğitimin eksikliği sebebi ile ergenler birtakım cinsel karmaşıklık yaşayabilir. Özellikle ülkemizde erkekliğe ve erkeksi davranışa atfedilen önem ve değer, erkek çocuklarda eşcinsel olma korkusu yaratabilir, birçok ergen erkeksi duygular taşımadığı düşüncesine kapılabilir. Bunun altında yatan en önemli nedenlerden biri çocukken ebeveynleri ile kurdukları yanlış özdeşim ve erkek çocuğu olmayan ailelerin kızlarını erkek gibi, kız çocuğu olmayan ailelerin erkek çocuklarını kız gibi yetiştirme çabasına girmesidir. Bu durumda aileler yeterli ve doğru bilgilere sahipse çocukları ile konuşabilir veya kendilerini yetersiz hissediyorlar ise okul rehberlik servislerinden veya bir ruh sağlığı uzmanından yardım alabilir.
Ergenlik dönemi bireyin yaşamını ve kişiliğini şekillendiren yapı taşlarından biridir. Ebeveyn olarak sizlere düşen ergenlik dönemi ve getirdiği değişimler hakkında bilgi sahibi olarak çocuklarımızı sağlıklı bilgilere ulaştırmaktır. Eğer sizler için bu dönem ve değişimleri hakkında konuşmak hala büyük bir kaygı veya korku oluşturuyorsa, çekinceleriniz varsa bir ruh sağlığı uzmanından destek istemekten asla çekinmeyin. Bir sonraki yazımızda görüşmek üzere!
KAYNAKÇA: Koç, M. (2004). Gelişim psikolojisi açısından ergenlik dönemi ve genel özellikleri. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 17(2), 231-256.
https://www.psikoterapi.pro/ergenlik-terapisi/ergenlikte-cinsel-gelisme
https://abapsikoloji.com/ergenlikte-cinsel-gelisim-ve-cinsel-egitim/
https://www.bursapsikolog.org/ergenlikte-cinsel-gelisim/
Facebook Yorum
Yorum Yazın