Tam adı şudur: Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi. Sözleşme İstanbul’da görüşülüp karara bağlandığı için adı İstanbul Sözleşmesi kaldı.
Peki ne işe yarıyor bu sözleşme?
Bu sözleşmenin çok önemli, temel ilkeleri var; onlar da şunlardır: kadına yönelik her türlü şiddetin ve ev içi şiddetin önlenmesi, şiddet mağdurlarının korunması, suçların kovuşturulması, suçluların cezalandırılması ve kadına karşı şiddet ile mücadele alanında bütüncül, eş güdümlü ve etkili işbirliği içeren politikaların hayata geçirilmesi.
Bu sözleşmeyi onaylayan ve yürürlüğe sokan 45 ülkeden ilki Türkiye’dir.
Peki Türkiye bu sözleşmeden neden ayrılıyor? Cumhurbaşkanlığı yayımladığı bir kararname ile neden sözleşmeyi feshettiğini duyurdu? Bunun da çok basit, anlaşılır bir nedeni var: Muhafazakâr çevrelere göre bu sözleşme Türk aile yapısını bozmak için Avrupa tarafından oynanan bir oyundur ve bu sözleşmeden çıkılmalıdır. Evet, bu kadar basit ve anlaşılır bir gerekçesi var.
Basit, anlaşılır ama anlamlı değil.
Bu sözleşmeden ayrılarak kadına ve aile içi şiddete taraf olduğumuzu ortaya koyduk aslında. Şiddete uğrayanları korumaya çalışmayacağımızı, suçluları yeterince cezalandırmayacağımızı ifade etmiş olduk.
Peki hangi mantık bunu yapar?
Aslında bilinmesi gereken yine çok basit bir neden var. O da şu: Türk toplumunu Avrupa toplumunun bir parçası olmadığını, Türk kadınını Avrupa kadınından ayrı ve bir yurttaş olarak değil evinin kadını, erkeğinin hanımı olarak konumlandırmanın daha doğru olduğunu topluma yaymak ve benimsetmek.
Yani, ey ahali, bu sözleşmeden çıkarak daha muhafazakâr, İslami bir toplum olduğumuzu ve yönümüzün batı değil İslam doğusu olduğunu zihinlere kazıyorlar. Hepsi bu.
Kadınlara çok fazla hak vermek istemiyorlar çünkü kadını erkekten daha altta görüyorlar; öyle ya, kadın erkeğin kaburga kemiğinden yaratılmadı mı, Âdem babamızın can sıkıntısını gidermek için cennete gönderilmedi mi?
Keyifli okumalar, iyi haftalar diliyorum.
Facebook Yorum
Yorum Yazın