Örnek: Kırk yaşını biraz geçen S.R. henüz evlenmemiş. İyi bir işi, ortalama bir maaşı var. Evlenmek istiyor fakat bir türlü karar veremiyor. Ailesiyle birlikte yaşıyor. Kendine ait de evi var ama henüz tek başına yaşamayı göze alamıyor.
S.R.’ye önerimiz çok ama her şeyden önce şunu söyleyelim: Bir erkek kırk yaşında hâlâ ailesiyle nasıl yaşar, böyle yaşamaya devam eden birinin bağımsız bir kişilik ve özgür bir yapıya sahip olduğu söylenebilir mi? Hadi diyelim öyle. Peki, bundan sonra evlenecek olsa bile ayrı bir evde yaşamaya cesareti olacak mı, yaşasa bile bu evliliğe uyum sağlayabilecek mi?
Kadınlar can güvenliği, mahalle baskısı yüzünden diyelim ki ayrı evde tek başına yaşamayı göze alamıyor peki siz niye göze alamıyorsunuz? Ben söyleyeyim: Aileye olağanüstü bağımlılık. Sanıyorsunuz ki annenizden babanızdan ayrılınca o evin düzeni bozulacak, anne bir tarafa baba bir tarafa gidecek ve yalnız kalacaksınız. İyi de zaten onlar sizden önce bu dünyadan ayrılmayacak mı, hayatın olağan akışı içinde?
S.R’nin olanakları var, bir şeyi isterse yapabilecek gücü de var ama o cesaret, o girişimcilik onda yok. Benim anlayamadığım nokta şu: Yalnız başına bir eve çıkmak istemeyen, kendi sorunlarıyla baş edemeyen, yalnız yaşarsam dünya başıma yıkılır diyen biri evlendiğinde hayat arkadaşının sorunlarıyla nasıl baş edecek, nasıl bir aile babası olacak, evliliği yürütebilecek mi? O kadar anne-baba bağımlısı olan bu bünye yabancı birini kendi içine kabul edecek mi?
Bizim önerimiz her zaman olduğu gibi bireysel hayat için kolları sıvamanız, öncelikle kendi başınıza yaşamanız ve varsa sizden ya da çevreden kaynaklanan olumsuzlukları görüp ona göre kendi yaşamınıza bir yön vermenizdir. Siz orada kiraya verdiğiniz evinize taşının, tablo netleşsin ve bir bakın bakalım bu tablodaki olumsuzlukların ne kadarı sizden kaynaklanıyor ve bunların ne kadarını ortadan kaldırabilirsiniz?
Kırkına gelmiş erkeklerin bu denli anne-baba bağımlısı olmalarını anlayamıyorum. Bunlar çocukça tutumlar, yanlış düşünceler. Anne baba yatalak değilse herkes kendi başının çaresine bir biçimde bakıyor. Hem annenizi babanızı terk edin diyen de yok. Aynı kenttesiniz, belki bir iki mahalle uzak olacaksınız. O halde nedir bu mızmız halleriniz, nedir bu pısırık kişiliğiniz? Etrafınıza da mı bakmazsınız siz? Yaşıtlarınız yıllardır anne babasından ayrı, onlar ölmedi, hayattalar, gayet de iyi yaşayıp gidiyorlar.
Öncelikle tek başınıza yaşamaya karar verin ve yaşayın, sonra evlenme yolunu tutun. Evlenmeseniz de olur ama şu hayatta kendi ayaklarınız üzerinde durmayı denemeden göçüp gitmeyi aklınıza getirmeyin. Önce bunu gerçekleştirin sonra evliliği. Aksi takdirde siz ileride baba olduğunuzda çocuklarınıza nasıl bağımsız bir kişilik geliştirmelerini öğreteceksiniz?
Ben, erkeklerin bu bitmeyen anacı-babacı tutumunu henüz anlamış değilim. Herkes annesini babasını sever, ama üç yaşındaki çocuklarda görülen bu düşkünlük komik oluyor. Annenizi, babanızı sevin; onlara bağlı olun ama bağımlı olmayın.
Keyifli okumalar, iyi haftalar diliyorum.
Facebook Yorum
Yorum Yazın