Ne kadar zor günler geçiriyoruz. Bir yanımız yanıp kavrulurken diğer yanımız sular seller altında kaldı. Ateşe dokunan ayrı yanıyor, suya dokunan ayrı.Herşeyden uzakta yaşayıp, göğüs kafesinde hassas bir kalp taşıyanlar ayrı yanıyor.
Depremlerden, yangınlardan ders almıyoruz. Şimdi de sellerden ders almayacağız. Israrla ağır betonarme inşaatlara devam ediyoruz.
Peki ya şimdi yine ders almadan ağır betonarme binaları sel yataklarına ve dik yamaçlara yapmaya devam edecek miyiz?
Hala akıllanmayacak mıyız?
Affınıza sığınarak söylüyorum HAYIR.
Yine birkaç zaman sonra unutulacak.. Hiç yaşanmamış gibi, imar planları yanlış uygulanmaya devam edecek ve gerekli önlemler alınmayacak. Biz ne kadar doğaya aykırı davranırsak gelecekte de benzeri felaketler olacak.
Sel olan yerler için bir hocamızın dediği bir söz aklıma geliyor hep; "su, yatağını kimseye vermez.Bugün ya da yarın elbet bir gün yatağını geri alır”.
Acı ama gerçek…
Bir şeyler değişmiyor. Yetkililer değişiyor ama halk için hiçbir şey değişmiyor.
Mucizelere her zamankinden çok ihtiyacımız olan bir çağdayız. Çünkü kendi sonumuzu kendimiz getiriyoruz.
Şimdi çıkar bir yönetici mikrofonlara “Sel zedelerimiz hiç üzülmesin, evleri kullanılmaz hale gelen vatandaşlarımız için, Toki tarafından düşük faizle 20 yıl ödemeli istedikleri evler yapılacak.Çok eski evi olan vatandaşlar keşke bizim evimizde selden zarar görseydi diyecekler.” der. Bir diğer yöneticimiz ise gider sel yerine vatandaşlara çay atar.Çay belki; sel zedelerimizin hararetini alır
Neyse...
Kalın sağlıcakla...
Facebook Yorum
Yorum Yazın